Türk târihinde cihan hâkimiyeti ülküsünü temsil eden sembollerden biri. Allahü teâlânın dînini yaymak için dünyâda tek gayri müslim kalmayıncaya kadar çalışmak. Bir murâda varmak.
“Kızılelma” kelimesinin ilk defa ne zaman nerede ve nereyi ifâde etmek için kullanıldığı bilinmemektedir. Kızılelmanın, Türk târihinin akışı içinde, hep batı yönünde fethedilmesi gereken bir ülke, ele geçirilmesi hedef alınan bir taht veya saltanatı ifâde için kullanıldığı kabul edilmektedir. Bâzı Türk târihi yorumcularına göre ise Kızılelma, Bizans İmparatorunun tahtı üzerindeki hazret-i Îsâ’ya âit olduğu söylenen altın top veya Ayasofya kilisesinin imparatorlara mahsus bölümündeki kubbeden sarkıtılan “altın top” gibi müşahhas bir şeyin adıdır. Nitekim böyle düşünen yorumcular, İstanbul’un fethinden sonra Kızılelmanın Roma’da Saint-Pierre kilisesinin mihrabındaki altın top olduğunu ileri sürmektedirler.
Zincirleme fetihler ve birbirini tâkib eden devletlerle dâimâ batı istikâmetine akan Türk târihinde, Kızılelmanın cihan hâkimiyeti mefkûresinin (ülküsünün) adı olması daha doğrudur. Zaman zaman bâzı beldeler veya saltanatlar için kullanılmış olsa bile, buraların fethini müteakip bu defa yeni beldeler için kullanılmaya başlanması da bunu göstermektedir.
Türklerin İslâmiyeti kabul etmesinden sonra ise, İslâm dîninin bütün Müslümanlara emri olan “İ’lâ-yı Kelimetullah” (Allah’ın dînini yeryüzünde üstün kılmak) gâye ve hedef olarak Kızılelmanın yerini almıştır. Selçuklu ve Osmanlıların çeşitli dönemlerinde de rastlanan Kızılelma, artık müşahhas şeyleri (ülkeler, tahtlar, saltanatlar vs.) sembolize etmeye başlamıştır. Nitekim fetihten önce asker ve halk arasında Kızılelma, hazret-i Peygamberin fethini müjdelediği İstanbul için kullanılırken, İstanbul’un fethinden sonra, Viyana, Roma gibi meşhur Hıristiyan şehirlerini ve bütün Firengistanı ifâde etmeye başlamıştır. Nitekim:
“Gark-ı nûr olmak envâr-ı Muhammed’le
Bu sefer Rîm Papadan Hazret-i Îsâ’ya Firenk”
beytinde bu açıkça görülmektedir.
Asırlar ilerledikçe, ülkeler ve şehirler fethedildikçe, Kızılelmanın temsil ettiği yer de değişmiş ve Kızılelma, pâdişâhın sefer murâd ettiği yerler olmuştur. Pâdişâh ise yalnız ve yalnız “İ’lâ-yı Kelimetullah” için bu işi yapmaktadır.
Son devirde Ziya Gökalp ve benzeri Türkçü yazarların şiir ve makalelerinde Kızılelma, tekrar ısrarla Türkün cihana hâkim olması mânâsında kullanılmıştır. Bu kullanılış şeklinde; inanç, fikir ve mânâ îtibâriyle İslâmiyetin emri olan cihad, “İ’lâ-yı Kelimetullah” gibi bilhassa Anadolu’daki yaklaşık bin yıllık Türk târihinin temel unsuruna yer verilmemiştir. Türk târihinin akışı içinde en mühim bölüm olan bu devir atlanarak doğrudan Orta Asya Türklüğü örnek alındığından, son devir Türkçü şâir ve yazarlarının Kızılelma üzerindeki yeni anlayış ve yorumları kısır kalmıştır.
Çıkdı Otranto’ya pür velvele Ahmed Pâşâ,
Tuğlar varsa gerekdir Kızılelma’ya kadar.
Yahya Kemâl
Kızılelmanın sosyal yönden başka bir durumu da, Türk halk hikâyelerinde murâda erilecek yer olarak gösterilmesidir. Bu durum daha çok düğünlerde çekilen bayraklarda kendini gösterir. Gerçekte artık kalkmak üzere olan bu âdete göre düğün alaylarında taşınan bayrağın tepesine kıpkırmızı bir elma yerleştirilir. Bu bayrak önce oğlan evinden çıkar. Kız evine dikilir. Gelinle birlikte gelen düğün alayının en önünde taşınır ve sonunda yine oğlan evine dikilir. Tepesinde kızıl elma vardır. Bu murâda işarettir. Ayrıca elmanın yanına kabından delinen bir ayna da yerleştirilir. Bu da kalb temizliği doğruluk, aydınlık ve huzurlu olma temennisi içindir.
No comments:
Post a Comment