Siyâsî ve Askerî Tarihlerinin seyri
Sencer ile Mahmûd arasındaki taht mücadelesinin neticesi olarak yapılan Sâve savaşından (11 Ağustos 1119) sonra; Büyük Selçuklu Devleti'nin başına Sencer geçmiş, yeğeni Mahmûd b. Muhammed'e ise devletin batı ülkelerini bırakmıştı. Bu suretle Selçuklu hanedanının yeni bir kolu, Irak Selçukluları Devleti meydana çıkmış oldu.
Mahmûd, sultan olduğu zaman henüz 13-14 yaşında bulunuyordu. Metbuu ve amcası Sencer'le zamanın hükümdarlık anlayışı dahilinde nasıl görüşmesi gerektiği vezir ve kumandanları tarafından en ince ayrıntısına kadar öğretilmiştir.
Mahmud'un amcası Sencer'le görüşme şeklini kararlaştırmak üzere toplanmış olan veziri ve kumandanları, şu karara varmışlardır: Önce prensip olarak kabul edilen nokta, Mahmud'un, hükümdarlık sembolü olan hareketlerden sakınması ve bu suretle hükmü altında bulunduğunun Sencer'e gösterilmesidir. Bu umumî prensip kararı gereğince, Sultan Sencer'i karşılamağa çıkınca, Mahmud amcasının yedek atına binecektir. Kendisinin saltanat alâmeti olan kırmızı rengi terk, Sencer'ın alâmeti olan beyaz-siyah rengi kabul edecektir. Suntan Sencer'in yanında kaldığı müddetçe, Mahmud adına növbet çalınmıyacaktır. Amcasının huzuruna girince, yer öpecektir. Huzura kabul edilince, oturmıyarak ayakta duracaktır. Kabul merasiminin yapıldığı yerden, Sencer'ın çadırına kadar onun atının özengisi yanında yaya olarak yürüyecektir. Ayrı bir çadırda ikamet etmiyecek, amcasının çadırının yanında kurulacak bir çadırda, onun evlâd ve haremi gibi yaşayacaktır. Amcasının "zail olmuş bulunan rıza ve merhametini" tekrar celbetmek için, bu tarzda amcasının nezdinde yirmi gün kalacaktır.
Kardeşi Mes'ûd ise, Musul, el-Cezîre ve Azerbaycan meliki olup, Ay-Aba Cüyûş (Çavuş) Bey de atabegi idi. Ay-Aba Cüyûş Bey mahallî Türkmen birliklerinin desteğini sağlayarak efendisini hükümdar ilân etmek düşüncesinde idi. Nihayet 1120'de Mes'ûd ile Cüyûş Bey isyân ettiler. Fakat Mahmûd'un kumandanı Aksungur Borsukî onları Esedâbâd civarında bozguna uğrattı. Henüz küçük bir çocuk olan Mes'ûd özür dileyip af dilerken, Cüyûş Bey'e de dokunulmadı.
Mahmûd'un sultanlığı sırasında en tehlikeli bölge kuzey-batı yani Errân ve Kafkasya idi. Bu bölgede IV. David idaresindeki Gürcüler faaliyet hâlinde idiler. IV. David aynı zamanda Kıpçak Türklerini de ordusuna almıştı. Sultan Mahmûd bir Selçuklu ordusunu Gürcüler üzerine gönderdi. Ancak bu Selçuklu ordusu Gürcüler karşısında bozguna uğrayarak geri çekildi. Gürcüler Tiflis'e girdiler (1121). Sultan Mahmûd bu kötü durum üzerine bizzât sefere çıkmak zorunda kaldı (1123). Fakat Gürcülere karşı fazla bir başarı sağlayamadan geri döndü.
Bu sırada Halîfe Müsterşid siyâsî sahada kendini göstermeğe çalışıyor ve askerî kuvvetler teşkil ediyordu. Nihayet Mahmud halîfeye karşı harekete geçti ve Bağdad'a gelerek Müsterşid'i bu şehrin doğu kısmında kuşattı. Daha sonra halîfeyi mağlûp ve barış yapmağa mecbur etti (1126). Mahmud 1131'de yirmiyedi yaşında öldü.
Sultan II. Tuğrul
Sultan Mahmûd öldüğü zaman, Hemedân'de genç yaştaki oğlu Dâvud sultan ilân edildi. Dâvud'un hükümdarlığı Cibâl ve Azerbaycan'da tanınırken, Mes'ûd da Irak'da sultanlığını ilân ediyordu. Bu ikisi arasındaki taht mücâdelesine Atabeg Karaca-Sâkî'nin teşviki ile Fârs ve Huzistân melîki Selçuk-şâh da katılıyordu. Mes'ûd, Halîfe Müsterşid'e hutbenin kendi adına okunması için mürâcaatta bulunmuş, fakat halîfe Bağdad'da hutbenin kimin adına okunması için karar vermek yetkisinin Sultan Sencer'e ait olduğunu bildirmişti.
Sultan Sencer'in Irak Selçuklu Devleti'ndeki bu karışık duruma son vermek için Rey şehrine geldiğinin Bağdad'da duyulması, Mes'ûd'un Halîfe Müsterşid, Selçuk-şâh ve Karaca Sâkî'ye ittifâk teklif etmesine yol açmıştı. Bu anlaşmaya göre: Mes'ûd sultan, Selçuk-şâh da veliaht olacak, halîfe de Irak'ı vekîli vasıtasıyla idâre edecekti. Sultan Sencer ise Irak Selçuklu tahtına yeğeni Tuğrul'u çıkarmağa karar vermiş ve Hemedân'a gelmişti. Neticede iki taraf orduları Dinever yakınlarında karşılaştılar. Tuğrul bu savaşta Sencer'in ordusunun sağ kanadına kumanda ediyordu. Sultan Sencer savaşı kazandı (26 Mayıs 1132). Melik Mes'ûd kaçmayı tercih ederken, esir düşen Karaca Sâkî, Sultan Sencer tarafından öldürüldü. Sultan Sencer, Tuğrul'u Irak Selçukluları tahtına oturttuktan sonra Karahanlıların bir isyânı üzerine, Mâverâünnehr'e gitti.
II. Tuğrul'un sultanlığına ilk itiraz eden yeğeni Dâvud olmuştu. Dâvud topladığı orduyla Hemedân önüne geldi ve bu şehir civarında yapılan savaşı Tuğrul kazandı. Dâvud ise Bağdad'a gitti. Burada Mes'ûd, Dâvud ve Halîfe Müsterşid arasında Tuğrul'a karşı bir ittifak meydana getirildi. Halîfe Mes'ûd'u hükümdar ilân etti. Mes'ûd idaresindeki müttefik kuvvetler Hemedân civarındaki savaşta II. Tuğrul'a karşı bir zafer kazandı (1133) ve bu şehri ele geçirdi. Mağlûp olan sultan ise önce Rey'e sonra da Isfahan'a gitmek zorunda kaldı, fakat Mes'ûd'un takibi neticesi Fârs eyaletine doğru kaçtı, adamlarının karşı tarafa geçmesi üzerine, kardeşinin eline esir düşmekten korkarak tekrar Rey'e döndü. Tuğrul, Rey şehrine girmeden önce, Mes'ûd ile bir kere daha savaştı (Ağustos 1133). Tuğrul bu sefer Taberistân'da hüküm süren Bâvendîler'den Alâ ed-Devle Ali b. Şehriyâr'a sığınmış ve 1133 kışını bu şahsın yanında geçirmişti.
Daha sonra Dâvud'un Azerbaycan'da Mes'ûd'a karşı isyan etmesi, II. Tuğrul'a ordu toplamak için yeni bir fırsat yaratmıştı. Kazvîn civarında Tuğrul ve Mes'ûd'un orduları ile tekrar karşılaştılar. Mes'ûd ordusundaki bazı emîrlerin Sultan II. Tuğrul'un tarafına geçmesiyle bu savaşı kaybetti (Temmuz 1134) ve Bağdad'a kaçtı. Bu galibiyetten sonra II. Tuğrul sağlam bir şekilde Hemedân'da Irak Selçukluları tahtına oturdu. Ancak, kısa bir süre sonra hastalanarak öldü (24 Ekim 1134).
Sultan Mes'ûd
Mes'ûd Sultan Tuğrul'un ölüm haberini aldığı zaman, sür'atle hareket ederek Hemedân'a gitmiş ve Irak Selçuklu tahtına oturmuştu (1134). Onun ilk işi yeğeni Dâvud'un isyanını önlemek olmuş, bu maksadla onu kızı ile evlendirip, veliaht tayin etmişti.
Diğer taraftan Abbâsî Halîfesi Müsterşid yeniden siyâsî otoriteye kavuşmak maksadıyla bazı Türk emîrleri ile birleşerek Selçuklu sultanına karşı bir savaşa hazırlandı. Bu sırada Dâvud da Azerbaycan'da Halîfe ile birleşmek üzere hazırlık yapıyordu. Halîfe, Dâvud'u beklemeden Mes'ûd'a karşı harekete geçti. İki taraf arasında savaş, Hemedân civarında Day-Merg'de oldu (1135). Ancak bu bir savaştan çok ufak çapta bir çatışma gönümünde idi. Halîfe, ordusunda bulunan Türk askerlerinin Sultan Mes'ûd'un tarafına geçmesiyle savaşı kaybetmiş ve esir düşmüştü.
Sultan Mes'ûd hürmetle muamele ettiği halîfeyi yanına alarak, yeğeni Dâvud'a karşı yürüdü. Bu yürüyüş sırasında, halîfe Merâğa'ya yakın bir ordugâhda Bâtınîler tarafından öldürüldü. Yeni halîfe Reşîd de Sultan Mes'ûd'a karşı düşmanca bir tavır takındı. Daha sonra Şehzâde Dâvud, İmâd ed-Dîn Zengî ve bazı büyük emîrler Bağdad'a gelerek, Sultan Mes'ûd aleyhinde bir ittifak meydana getirdiler. Bu ittifak sonucu, Bağdad'da Dâvud adına hutbe okundu. Sultan Mes'ûd, bu hareket üzerine Bağdad'ı kuşatmak gereğini duymuş, halîfe de Zengî ile beraber Musul'a gitmek zorunda kalmıştı. Sultan Mes'ûd ise Bağdad'a girdi. Râşid halîfelikten azledildi ve Muktefî Billâh hilâfet makamına getirildi (1136).
Diğer taraftan Mes'ûd'un kumandanı Kara Sungur idaresindeki bir ordu da Merâğa'da Dâvud'u mağlûp etmeğe muvaffak olmuştu. Melik Selçuk-şâh da Irak'ı ele geçirmek sevdasında idi. Ancak onun da Huzistân'da durumu sağlam değildi ve Dâvud bu bölgeyi ele geçirmeğe çalışıyordu. Kardeşi Selçuk-şâh, Sultan Mes'ûd'dan yardım istedi (1135). Ertesi yıl Selçukşâh Vâsıt ve Hille taraflarında göründü. Bu sefer Sultan Mes'ûd'un Irak'daki nâibi karşısında başarısız kaldı. Selçukşâh bu durumda çaresiz ağabeyi Sultan Mes'ûd'un yanına gitti. Mes'ûd ona iyi davranarak; Ahlat, Malazgirt ve Erzen bölgesini verdi (1107-8). Yine Mes'ûd ile mücadele etmek için taraftar ve çareler arayan sabık halîfe Râşid, ayni yıl içinde, Isfahan'da öldürüldü.
Mes'ûd'un sultanlığını tanımayanlardan birisi de Fârs hâkimi Mengübars idi. O, 1137 sonları isyan etti. İki taraf Gurşenbih denilen mevkiide karşılaştılar. Atabeg Mengübars bu savaşta mağlûp olarak esir düştü ve Sultan Mes'ûd tarafından derhal öldürüldü. Mengübars'ın en büyük yardımcısı Emîr-aba daha sonra dağılan kuvvetleri topladı ve ânî bir hücumla Mengübars'ın mallarını yağmaya dalmış olan Mes'ûd'un ordusunu mağlûp etti. Sultan Mes'ûd, yanında Kara Sungur olduğu hâlde, büyük bir güçlükle kaçtı ve Azerbaycan'a çekildi. Boz-aba, Sultan Mes'ûd'un emîrlerinden bazılarını esir alarak öldürttü (Nisan-Mayıs 1138).
Daha sonra da sür'atle Fârs'a dönerek bu ülkeye hâkim oldu.Saltanatının ortalarına doğru Sultan Mes'ûd artık iyice Türk emîrlerinin tahakkümü altına girmişti. Bu emîrlerden biri olan Errân ve Azerbaycan hâkimi Atabeg Kara Sungur 1140-1 yılında Erdebil'de öldü. Vasiyeti üzerine Sultan Mes'ûd, onun yerine Cavlı Cândâr'ı tayin etti. Mes'ûd, devleti içindeki mütemâdî isyanların baş kaynağı kabul ettiği Zengî'ye karşı bir sefer hazırlıklarına girişti (1143). Zengî 100 bin dinar gibi büyük bir para ödemeği kabul ederek sultan ile anlaşma yoluna gitti. Diğer taraftan Şehzâde Dâvud da Tebrîz'de Bâtınîler tarafından öldürülmüştü (1143). Bir süre sonra Fârs hâkimi Boz-aba ile Rey valisi Abbâs arasında samîmî bir dostluğun kurulduğunu görüyoruz.
Neticede Boz-aba ve Abbâs, Mes'ûd'u tahttan indirmek için harekete geçtiler. Bunlar görünüşte Sultan Mes'ûd'a itâat arz etmek üzere geldiklerini bildirdiler. Sultan Mes'ûd onların ne maksadla geldiklerini anlamıştı, fakat yanında, karşı koyacak kadar kuvveti yoktu. Sultan Mes'ûd için Bağdad'a gitmekten başka çare kalmamıştı. Kışı da aynı şehirde geçirdi (1145-6). Sultan Mes'ud ile Boz-aba arasındaki son savaş Hemedân'dan bir konak mesafedeki Kara-tegin çayırında oldu. Bu savaş sonunda Boz-aba esir düşmüş ve öldürülmüştür (1147).
Sultan Mes'ûd, devleti içindeki hemen hemen bütün gâileleri ortadan kaldırdıktan sonra çok yaşamamış ve hastalanarak Hemedân'da ölmüştür (1152).
Sultan Melikşâh
Sultan Mahmûd'ün ölümü üzerine Melikşâh b. Mahmûd sultan ilân edildi. Halîfe Muktefî ise, Irak'taki Selçuklu otoritesini yıkmak için büyük bir fırsat ele geçirmişti. Bu sırada Melikşâh'ın saltanatı ancak bir kaç ay sürdü. Onu hükümdarlık için yetersiz olduğunu gören emîrler, kardeşi Muhammed'i Huzistân'dan getirterek Irak Selçuklu tahtına oturttular (1153).
II. Sultan Muhammed
Sultan Muhammed Irak'da Selçuklu iktidârını yeniden canlandırmağa çalıştı. Buna mukabil halîfe ise, Irak'da bulunan Türk unsurlarını temizliyordu.
Süleymanşah, Büyük Selçuklu hükümdarı Sencer, Oğuzlara esir düştüğü zaman sultan ilân edilmiş, fakat Oğuzlar karşısında bir başarı sağlayamayarak Horasan'ı terk etmişti (1154). O, bir süre sonra yanında küçük bir kuvvet olduğu hâlde Bağdad'a geldi (1155).
Abbâsî halîfesi Muktefî ise, kendisini Selçukluların hâkimiyetinden kurtarmak istiyordu ve bu yolda da bazı başarılar elde etmişti. Halîfe Muktefî Süleymanşah'ı Muhammed'e karşı kullanmak için faydalı bir silâh olarak gördü ve sultan olarak adına hutbe okuttu. Ayrıca Melikşâh'ı veliaht yaparak kendi tarafına çekti ve bir ordu teşkil etti. Fakat Muhammed, Musul hâkimi Mevdûd'un yardımı ile halîfenin ordusunu mağlûp ve Süleymanşah'ı esir etti.
Sultan II. Muhammed, halîfenin rakibine yardım etmesine öfkelenmişti. Ayrıca ona karşı hareket için kendisini yeterli derecede kuvvetli hissediyordu. Bütün kuvvetleri ile Bağdad'ı kuşattı (1157). Kuşatma uzun sürdü, hem karada hem de Dicle nehri kenarında şiddetle savaşlar oldu. Bu sırada halîfenin tahrîkiyle Şehzâde Melikşâh, Arslan-şâh ve Atabeg İldeniz Cibâl bölgesinde karşı bir harekete geçerek Hemedân'ı zabtettiler (1157).
Sultan Muhammed bu haberi duyduğu zaman derhal Bağdad kuşatmasını kaldırırak Hemedân'a yürüdü. Ancak İldeniz Azerbaycan'a dönmüş, askerî kuvvetten mahrum kalan Melikşâh da Hemedân'ı terk etmişti. Sultan Muhammed onların taraftarlarını Rey ve Isfahan'dan temizlediyse de 1159 yılında Hemedân'da öldü.
Süleymanşah Sultan Muhammed öldükten sonra yerine kimin geçeceği konusunda Selçuklu emîrleri tam bir anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Melikşâh tahta sahip olabilmek için harekete geçti ve Huzistân'dan Isfahan'a geldi. Ancak onun Bağdad'a yürümesinden korkan Halîfe Muktefî'nin bir tertibi sonucu zehirletilerek öldürüldü (1160).
Diğer taraftan Sultan Muhammed'in ölümünden sonra Süleymanşah hapiste bulunduğu Musul şehrinde serbest bırakılmıştı. Hemedân'a gelerek Irak Selçukluları tahtına oturdu. Fakat sadece bir kaç ay hüküm sürebildi. Süleymanşah'ın fazla içki içmesi ve devlet işlerinde yetersiz kalması, emîrlerin desteğini kaybetmesine sebep oldu. 1161'de öldürüldü.
Süleymanşah
Sultan Muhammed öldükten sonra yerine kimin geçeceği konusunda Selçuklu emîrleri tam bir anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Melikşâh tahta sahip olabilmek için harekete geçti ve Huzistân'dan Isfahan'a geldi. Ancak onun Bağdad'a yürümesinden korkan Halîfe Muktefî'nin bir tertibi sonucu zehirletilerek öldürüldü (1160).
Diğer taraftan Sultan Muhammed'in ölümünden sonra Süleymanşah hapiste bulunduğu Musul şehrinde serbest bırakılmıştı. Hemedân'a gelerek Irak Selçukluları tahtına oturdu. Fakat sadece bir kaç ay hüküm sürebildi. Süleymanşah'ın fazla içki içmesi ve devlet işlerinde yetersiz kalması, emîrlerin desteğini kaybetmesine sebep oldu. 1161'de öldürüldü.
Sultan Arslan-şâh
Arslan-şâh, Atabeg İldeniz ile birlikte, Hemedân'a geldi ve tahta oturtuldu. Şems ed-Dîn İldeniz sultanın atabegi olarak Irak Selçuklu Devleti'nin idaresini tamamen ele geçirdi. Halîfe Müstencid Bağdad'da Arslan-şâh adına hutbe okunması teklifini kabul etmedi.
Diğer taraftan İldeniz'in devlet içinde kuvvet ve kudretini çekemeyen başta Rey valisi İnanç olmak üzere bir kısım emîrler mücâdeleye karar verdiler ve aralarında anlaştılar. Bu emîrler Şîrâz'da bulunan Şehzâde Muhammed ile birleşerek Hemedân üzerine yüdüler. Atabeg İldeniz ve Emîr Gürd-bâzû kuvvetlerini topladıktan sonra yanlarına Sultan Arslan-şâh'ı alarak muhalifelere doğru ilerlediler. İki ordu Hemedân civarında karşılaştı. Savaş, Şehzâde Muhammed ve taraftarlarının yenilgisi ile sonuçlandı (1161).
Arslan-şâh sultan olduktan sonra, Atabeg Şems ed-Dîn İldeniz'in kuvvetli otoritesi sayesinde Irak Selçuklu Devleti'nde sükûnet sağlanmıştı. Artık tekrar eski nüfuzlu günlerini yaşamak isteyen Abbâsî hilâfetinin bu kuvvetli devlete tahammül edemeyeceği âşikârdı. Abbâsî Halîfesi bu sebeple Irak Selçuklu Devleti'nin zaaf içinde olmasını istemekteydi. Fakat bu konudaki çeşitli tertipler başarılı sonuç vermemiş ve Arslan-şâh İran'ın muhtelif bölgelerine hâkim olan emîrlerin ekserîsi tarafından sultan olarak tanınmıştır.
Arslan-şâh bütün İran, Musul, el-Cezîre ve Doğu Anadolu'da sultan tanınmıştı. Ancak devlet idaresi üvey babası İldeniz'in elinde idi. Sultan Arslan-şâh bu durumdan zaman zaman şikâyet ediyodu. İldeniz'in ölümünden sonra sultan Arslan-şâh, öteki esirlerin de teşvîki ile, Atabeg Pehlivân Muhammed'den kurtulmak istedi. Sultanı teşvîk eden emîrler kuvvetleri ile beraber onun etrafında toplandılar. Arslan-şâh Pehlivân ile mücadele etmek için Azerbaycan'a doğru harekete geçti. Ancak Zencân'da hastalandı. Bu durumda Pehlivân ile barışmayı tercih ederek, devlet idaresini ona bıraktı. Sultan Arslan-şâh 1175 yılında Hemedân'da öldü.
Sultan III. Tuğrul
Atabeg Pehlivân Muhammed Irak Selçukluları tahtına Arslan-şâh'ın oğlu Tuğrul'u çıkardı. Tuğrul'un sultanlığına, Huzistân'da bulunan, amcası Muhammed karşı çıkarak Isfahan'a geldi ve etrafına kuvvet topladı. Atabeg Pehlivân sür'atle Isfahan'a doğru yürüdü. Melik Muhammed onun karşısında tutunamayarak hezimete uğradı ve Huzistan'a kaçtı. Atabeg Pehlivân komşu küçük devletlere mektublar yazarak Sultan III. Tuğrul adına hutbe okutmalarını istedi. Tâbî hükümdarlar bu teklifi kabul ederek yerine getirdiler.
Halîfe el-Mustezî de Tuğrul'un sultanlığını tasdîk etmişti. Tuğrul'un saltanatının ilk yıllarında Irak Selçuklu Devleti ile Eyyûbîler, el-Cezîre ve Doğu Anadolu'da nüfuz mücadelesine girişmişlerdi.
Atabeg Pehlivân 1186'da öldü, ancak ölümünden sonra kendi idâresi altındaki ülkeleri dört oğlu arasında bölmüş ve amcaları Kızıl-Arslan'a itâat etmelerini istemişti. Sultan Tuğrul, Kızıl-Arslan ile 1191 yılına kadar mücadele etmiştir. Bir ara kendi sultanlığını bile ilan eden Kızıl Arslan ertesi yıl esrarengiz bir şekilde öldürüldü. Kızıl Arslan'ın öldürülmesinden sonra Tuğrul bazı emîrlerin yardımı ile Irak Selçukluları tahtına oturdu. Fakat bu sırada İldenizlilerden daha büyük bir tehlike ortaya çıktı, bu da Hârezmşâhlar Devleti idi.
Hârezmşâh Tekiş, batıdaki bu olaylarda önce Selçukluların hakkını savunmaktaydı. Çok geçmeden bu iyi niyet ikinci planda kalmış ve Tekiş Irak'ı ele geçirmeği arzulamıştı. Sultan Tuğrul bu yeni tehlikeyi önlemek için Rey şehrine geldi. Neticede iki taraf arasında bir barış yapıldı. Bu barışa göre, Rey şehri, Tekiş'in tasarrufunda kalıyordu. Tekiş Rey'de bir miktar kuvvet bıraktıktan sonra ülkesine döndü. Sultan Tuğrul ise, 1193 yılındı doğuya doğru ilerleyerek Rey'i ele geçirdi ve buradaki Hârezmlilerin bir kısmını öldürttü.
Ertesi yıl Tekiş Rey üzerine yürüdü. Abbâsî Halîfesi de Tekiş'i savaşa teşvîk ediyordu. Sultan Tuğrul kumandanlarının tavsiyesine rağmen, çekilmeyi reddetti. İki taraf arasındaki barış görüşmeleri ise sonuçsuz kaldı. Sutan Tuğrul Rey şehri dışında az bir kuvvetle Hârezmşâh Tekiş'e karşı savaştı ve savaş meydanında öldürüldü (1194). Sultan Tuğrul öldüğü zaman 25 yaşında idi, kesik başı Tekiş tarafından Bağdad'a gönderildi. Böylece Selçuklular Devleti bir Tuğrul ile başlayıp, bir Tuğrul ile sona eriyordu.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment