Karahanlılar Devleti'nin Kuruluş ve Gelişmesi
Karahanlılar tabiri, doğu ve batı Türkistan'da hüküm sürmüş olan ilk İslami Türk sülalesine, Avrupalı oryantalistler tarafından unvanlarındaki -kara- "kuvvetli" kelimesinin çok sık geçmesinden dolayı verilen bir isimdir. Bu sülale için ilmi eserlerde kullanılan diğer bir isim, yine karakteristik bir unvandan dolayı, ilek (ilig) -hanlar tabiridir. Ayrıca bu sülale çağdaş İslam kaynaklarında "al-Hakaniye, el-Haniye ve al-Afrasiyab" gibi isimlerle de anılmıştır. Onların menşei hakkında yedi muhtelif nazariye vardır. Karahanlılar tarihi üzerinde başlıca otorite O. Pritsak bu sülaleyi, A-shi-na hanedanının bir kolu olan Karluk hanedanına bağlamaktadır.
840'da Uygur Devletinin Kırgızlar tarafından yıkılması üzerine Karluk Yabgusu kendisini bozkırlar hakiminin kanuni halefi ilan ederek Karahanlılar Devleti'ni kurdu. Bu devlet ülke ve milleti ikiye bölen Altay sistemine uygun olarak iki kağan idaresinde iki kısma ayrıldı. Arslan Kara Hakan unvanını taşıyan doğu kısmının hakimi büyük kağan, bütün Karahanlıların hükümdarı idi ve Kara-Ordu'da yerleşmişti. Bugra Kara Hakan unvanını taşıyan batı kısmının hakimi ise ortak kağan olarak önceleri Taraz'da oturuyordu. Bu iki kağandan başka devlet idaresinde dört alt-kağan ile altı hükümdar vekili yer alıyordu.
Bu hükümdarlar zümresi aynı hanedana mensup idiler ve birbirine bağlı olarak kademe kademe yükselmekte idiler.
Bu konu ile ilgili başka bir görüşe göre Karahanlıların Türk devlet sistemine uygun olan "ikili teşkilat" esasına göre idare edildiği ileri sürülmüştür. Buna göre; devlet doğu ve batı olmak üzere iki kısma ayrılmıştı. Doğu kısmının hakimi büyük kağan, bütün Karahanlıların hükümdarı idi.
Batı kısmı ise büyük kağanın yüksek hakimiyetini tanımak kaydıyla bir başka hanedan azası tarafından idare ediliyordu. Devletin her iki kısmında "il" deyimi ile ifade edilen muhtelif vilayetler ise, hanedana mensup şehzadeler veya askeri valilerin idaresine veriliyordu. 1041-1042 yıllarında devlet, doğu ve batı olmak üzere iki Karahanlı devletine ayrıldıktan sonra da, her iki devlette bu ikili teşkilat geleneği bir süre daha devam etmişti.
Satuk Buğra Han
Karahanlılar'da tesbit edilebilen ilk kağan, Bilge Kül Kadır Han, Samaniler ile mücadele etmiştir. Onun iki oğlundan Arslan Han Bazır büyük kağan sıfatıyle Balasagun'dan, Kadır Han Oğulcak ise ortak-kağan olarak Taraz'dan devleti idare ettiler. Samanilerden İsmail b. Ahmet (892-894) uzun bir kuşatmadan sonra Taraz'ı zaptetmişti (Mart 893). Bu durum karşısında Oğulcak merkezini Kaşgar'a naklederek Samani hakimiyeti altındaki bölgelere akınlara başlamıştır.
Onun yeğeni Satuk'un, Karahanlılara sığınmış Ebu Nasr adlı Samani şehzadesi veya İslam sufi vaizleri ile karşılaşması, İslam dinini kabulüne sebep olmuştur. Satuk amcasına karşı taht mücadelesini kazandıktan sonra kendi devleti içinde İslamiyeti resmen kabul etmiştir (X. yüzyılın başı). Bu olay batı Karahanlıların durumunu değiştirdi. Satuk Buğra müslüman ismi olarak Abdülkerim'i almıştı. O, Doğu Karahanlılarına karşı mücadele de etrafında cihat için toplanan müslüman gönüllülerden de istifade etmişti. Satuk 955-6 yılında öldü ve Kaşgar'ın kuzeyindeki Artuç'da gömüldü.
Satuk'un oğlu Musa (Baytaş), doğu kağanı Arslan Hanı mağlup ederek sülalenin bu kolunu ortadan kaldırmış ve bütün Karahanlı Devleti'ni de İslamlaştırmaya muvaffak olmuştur (960). Bundan sonra İslam dininin Türkler arasında yayılmasını temin etmek artık bir cihad mahiyetini almıştı. Musa zamanında komşu sahalara da cihat açıldı. Musa'nın yerine geçen oğlu Ebu'l-Hasan Ali'nin bu savaşlardan birinde şehit düşmüş olması muhtemeldir (998). Devletin batı kısmını idare etmekte olan Ebu Musa el-Hasan (Harun) b. Süleyman 990'da İsficab'ı zaptetmiş ve sonra da Samanilerin başkenti Buhara'ya girmiştir (Mayıs-Haziran 992).
Buğra Han hastalanarak bu şehri terketmek zorunda kaldı. Onu bu şehirden ayrılışında muhtemelen Samanilerin yardımına gelen Arslan b. Selçuk'un idaresindeki Oğuzların da rolü olmuştur. Harun Kaşgar'a dönerken yolda ölmüştür.
998'de ölen büyük kağan Ali'ye halef olan oğlu Ahmet, Karahanlı hükümdarı içinde Abbasi halifesini ilk tanıyandır. Onun zamanında Samaniler ve öteki vasalları ile münasebette olan ve batı kısmını idare eden kardeşi Ebu'l-Hasan Nasr b. Ali idi. Nasr 999 yılında Buhara'yı zaptetti ve Samani hanedanı mensuplarını Özkent'e götürdü.
Daha sonra Özkent'ten kaçan Samani şehzadesi İsmail el-Muntasır'ın, devleti yeniden canlandırmak için giriştiği teşebbüsler başarısız kaldı ve ölümüne sebep oldu (1000-1005). Nasr b. Ali'nin Gazneli Sultan Mahmut (998-1030) ile yaptığı anlaşmada ise iki devlet arasında Amu-Derya (Ceyhun) nehri hudut olarak tesbit edilmişti (1001).
Fakat Nasr, Samanîlerin bütün mirasına konmak ve Horasan'ı ele geçirmek istiyordu. Nitekim Sultan Gazneli Mahmut'un Hindistan'da meşgul olmasından faydalanarak Horasan'a iki koldan gönderdiği kuvvetler, Mahmut ve kendi kardeşi Nasr tarafından mağlup edildi. Nasr bu durumda ortak-kağan Yusuf b. Harun (Kadır Han)'dan yardım istemek zorunda kaldı. Sultan Mahmut, Belh ovasındaki bu savaşta da birleşik Karahanlı kuvvetlerini tekrar hezimete uğrattı (5 Ocak 1008).
Bu başarısızlık Karahanlılar arasında aile kavgalarına yol açtı. Nasr b. Ali bağımsızlığını ilan etmek istedi. Büyük Kağan Ahmed b. Ali ise, ona karşı Sultan Mahmut ile ittifak yaptı. Neticede iki rakip, Mahmud'un aracılığına başvurdular, Nasr b. Ali 1012-13 tarihinde öldü, yerine üçüncü kardeşi Mansur geçti.
Ahmet b. Ali'nin ağır bir hastalık geçirdiği sırada muhtemelen kardeşi Mansur kendisini büyük kağan ilan etti. Kardeşleri Muhammet de Mansur'un hakimiyetini tanımış idi. Ahmet bu iki kardeşine karşı harekete geçti. Onun tarafında Yusuf (Kadır Han ) ile Ali Tegin vardı. Ali Tegin bu sırada Mansur'un eline esir düşmüş olmalıdır. Karahanlılar önce Harezm'i yöneten Memnuniler ile Gazneliler arasında aracılık yaptılar ise de, daha sonra Mahmut'un Harezm'i ele geçirmesini kabul etmek zorunda kaldılar (1017).
Öte yandan büyük kağan Ahmet hasta yatağından kalkarak Balasagun'a sekiz günlük mesafeye yaklaşan yüz bin çadırdan fazla Müslüman olmayan geçebe Türkleri yendikten sonra üç ay müddetle Turfan'a kadar takip etmişti. O, bu sefer dönüşünden kısa bir süre sonra ölmüştür (1017-18).
Ahmet b. Ali'nin ölümünden sonra yerine geçmek isteyen iki namzet vardı. Bunlardan Yusuf Kadır Han Gazneli Sultan Mahmut'dan yardım istedi ise de, umduğunu bulamadı. Neticede rakibi Ebu'l-Muzaffer Mansur b. Ali ile anlaştı. Bu iki Karahanlı hükümdarı Horasan'a müşterek bir sefer yaptılarsa da, Belh civarında Sultan Mahmud'a mağlup oldular (1019/1020). Yusuf, Sultan Mahmut ile tekrar barışmak zorunda kaldı.
Diğer taraftan Arslan İlig Muhammed b. Ali devlet içinde çok kuvvetli bir duruma gelmişti. Onun bu mevkiine itiraz eden Ahmed b. El-Hasan, Özkent ve Ahsikas'ı zaptetti (1019-20). Bu sırada Mansur b. Ali'nin elinden kurtulmağa muvaffak olan Ali Tegin, Arslan b. Selçuk'un yardımı ile Buhara'yı ele geçirerek bu şehirde hüküm sürmeye başlamıştı (1020-21).
Sofu bir zat olduğu anlaşılan Mansur b. Ali ise kağanlığı terkederek derviş oldu (1024-25). Onun yerine Yusuf Kadır Han geçti. Muhammed b. Ali de aşağı yukarı bu sıralarda ölmüş olmalıdır. Yusuf'un hükümdarlığına karşı iki kardeş birleştiler. Bunlardan Ahmed kendisini büyük kağan ilan ederken Ali Tegin de ona yardımcı oldu. Yusuf tekrar Gazneli Mahmud ile anlaşmak zorunda kaldı. Semerkant civarında buluşan bu iki hükümdar Karahanlıları ilgilendiren meselelerin yanı sıra Arslan b. Selçuk ve emrindeki Oğuzların da Horasan'a nakledilmesi hususunda karara vardılar. Ayrıca iki hanedan arasında akrabalık tesis edilmesi kararlaştırıldı (1025).
Sultan Mahmud bir hile ile Arslan b. Selçuk'u yakalatarak Hindistan'da bulunan Kalincar kalesinde hapsettirdi. Ali Tegin ise bozkırlara kaçtı, fakat Mahmut ülkesine döndükten sonra tekrar Buhara ve Semerkant'a hakim oldu. Sultan Mahmut eski Samani topraklarını hakimiyeti altına aldı ve Karahanlıların Abbasi halifesi münasebetlerinin kendi vasıtası ile olacağı hususunda onlarla bir anlaşma yaptı. Yusuf Kadır han ve oğulları daha sonra durumlarını düzelttiler, önce Özkent'i (1025-26), sonra da başkent Balasagun'u ele geçirmeyi başardılar (1026-27). Ahmed b. el-Hasan da Yusuf'un hakimiyetini tanımak zorunda kaldı.
1031 baharında Gazneli Sultan Mesut, tahta çıkışını haber vermek ve iki hanedan arasında dostane münasebetler kurmak için gönderdiği elçi heyetini Yusuf Kadir iyi karşılamamıştı. Ancak onun ölümü (Aralık 1032-Ocak 1033) ve yerine oğulları Arslan Han Süleyman ile Bugra Han Muhammed'in geçmesi üzerine Sultan Mesut'un gönderdiği elçi heyeti anlaşmayı yapmaya muvaffak oldu. Daha sonra Gazneli prensesi Zeyneb'i Karahanlılardan Bugra Han Muhammed'e eş olarak verilmesinden çıkan anlaşmazlığı da Mesut yeniden gönderdiği bir elçi heyeti ile bertaraf ederek iki kardeş ile tekrar anlaştı.
Ali Tegin ve Karahanlı Devleti'nin Bölünmesi
Gazneli Sultan Mesut tahta geçmeden önce Ali Tegin'den yardım istemiş, buna mukabil ona Huttal'i vadetmişti. Ancak Mesut Gazneliler tahtına çıktıktan sonra sözünde durmadığı gibi, Maveraünnehr'i Ali Tegin'den alarak oraya Buğra Han Mahmut b. Yusuf'u yerleştirmeye karar verdi. Ali Tegin'e karşı Harezmşah Altuntaş idaresinde bir kuvvet gönderdi.
Altuntaş, Ali Tegin'le Debusiye'de savaştı ve ağır bir şekilde yaralanmış olmasına rağmen müsait bir anlaşma yapmayı başardı (1032). Diğer taraftan Altuntaş'ın halefi Harun ise Sultan Mesut'a karşı Ali Tegin ile anlaştı (1034).
Ali Tegin'in aynı yıl içinde ölümünden sonra, yerine oğlu Yusuf geçti. Yusuf Harezmşah Harun ile birleşerek Tirmiz'i muhasara etti, fakat Harun'un bir suikast sonucu ölümü, onun geri çekilmesine sebep oldu (1034). Bu sırada müttefiki Selçukluları da darıltmıştı. Yusuf bundan sonra anlaşmak için Sultan Mesut 'a müracaat etti.
O Huttal'dan vazgeçiyor ve kendisini Arslan Han Süleymen b. Yusuf ile barıştırması için Mesut'un aracı olmasını istiyordu. Ayrıca iki hanedan arasında tekrar evlenme yolu ile akrabalık tesis edildi. Yusuf'un durumunu tehliye sokan, Nasr b. Ali'nin iki oğlu Muhammet ve Böri Tegin İbrahim'in meydana çıkışı olmuştu.
Muhammed b. Nasr 428/1036-37'de Özkentte sağlam bir şekilde yerleşmeye muvaffak oldu. Böri Tegin İbrahim'in Vahş ve Huttal gibi şehirlere akınlar yapması üzerin, Sultan Mesut ona karşı kuvvet sevketti, ancak bir netice elde edemeden geri döndü (1038-1039).
İbrahim Türkmenlerden de yardım alarak Ali Tegin-oğullarını elinde bulunan Kiş, Soğd ve Buhara'yı zaptetti. Ali Tegin-oğulları ise Yusuf Kadır Han'ın oğullarının yanına sığındılar. Muhammet büyük hakan unvanı alarak kardeşi İbrahim ile kendilerini Yusuf Kadır Han kolundan ayırmışlar ve bu suretle aşağı yukarı 1041-1042'den itibaren doğu ve batı olmak üzere iki Karahanlı Devleti ortaya çıkmıştır.
Batı Hanlığı; Maveraünnehr ve Hocend'e kadar batı Fergana'yı içine almakta idi. Büyük kağanın baş şehri önceleri Özkent, sonra Semerkand olmuştu. Doğu Hanlığının hudutları içinde Talas, İsficap, Şaş, Doğu Fergana, Yedi-su ve Kaşgar bulunmakta idi. Bu hanlığın başkenti Balasagun idi. Doğu Hanlığının din ve kültür merkezi Kaşgar idi.
Doğu Karahanlılar Devleti
Bu devletin ilk büyük kağanı Şeref ed-Devle Ebu-Şuca Süleyman b. Yusuf'tur. Bu devlete mensup hanedan azası 1043-44 yılında bir toplantı yaparak, faaliyet sahalarını tesbit ettiler. Bunlar Fergana bölgesinin bir kısmı ile Özkenti de ele geçirdiler. Bulgar ile Balasagun arasında yaşayan on bin çadırdan meydana gelen bir Türk boyu Eylül-Ekim 1043'de İslam dinini kabul etti. Süleyman adil bir hükümdar idi ve devleti içinde müslüman olmayan Türklerin de emin olarak hayatlarını devam ettirmesine izin vermişti, fakat kardeşi Muhammet ile anlaşmazlığa düştü.
Muhammet onu hapsettikten sonra büyük kağanlığını ilan etti, fakat o da onbeş ay sonra yerini büyük oğlu Hüseyin'e bıraktı (1057-58).Diğer taraftan Muhammet'in ikinci eşi, oğlu İbrahim'i tahta çıkarabilmek için, kocası Hüseyin dahil ailesinin birçok ferdini bir komplo ile ortadan kaldırdı. Bu suretle İbrahim tahta çıktı.
Bu sırada Batı Karahanlılardan büyük kağan, I.İbrahim b.Nasr Fergana'yı zaptetti. Doğu Karahanlılar Devleti hükümdarı İbrahim ise, ailenin başka bir ferdi tarafından öldürüldü ve onun yerine Mahmut b. Yusuf büyük kağan oldu. Mahmut, ortak hükümdar el-Hasan b. Süleyman ile birleşti ve Batı Karahanlılara kaybedilen toprakları geri almak için birlikte harekete geçtiler. Neticede iki taraf arasında Sir Derya (Seyhun) hudut olmak ve Fergana doğu Karahanlılara bırakılmak suretiyle bir anlaşma yapıldı.
Mahmut'un yerine oğlu Ömer geçti ise de, ancak iki ay saltanat sürebildi. Bugra Han el-Hasan b. Süleyman onu yakalayarak büyük kağan oldu (1075). Kırk bin müslüman savaşçıdan oluşan Karahanlı ordusunun 700.000 gayr-i müslime karşı kazandığı büyük zafer muhtemelen bu son iki hükümdar zamanında vuku bulmuştur.
Selçuklu sultanı Melikşah Özkent'e kadar ilerlediği zaman, el-Hasan (veya Harun) onun hakimiyetini tanımak zorunda kaldı. Kısa bir süre sonra Hasan'ın kardeşi Yakub Semerkand tahtına geçti. Hasan bu isyanı bastırdı ise de, kardeşini Sultan Melikşah'a teslim etmedi. Melikşah tekrar Özkent'i zaptedince, Hasan itaatini bildirerek, oğlu ile birlikte, Yakub'u ona yolladı (1090). Bu sırada Tuğrul b. Yinal,el-Hasan'ı esir etti. Melikşah bu durumda, Tuğrul'a karşı, Yakub ile anlaştı.
Muhtemelen bundan sonra el-Hasan, Tuğrul'un elinden kurtulmuştur. Onun halefi ve oğlu Ahmed 1128 yılında Kara-Hıtayları Kaşgar şehrinden birkaç günlük mesafede tam bir hezimete uğratarak, onların batıya doğru ilerlemelerini bir süre için durdurdu.
Ahmed'in yerine geçen oğlu II. İbrahim rakiplerine karşı koyabilmek için Kara-Hıtaylardan yardım istemişti. Kara- Hıtaylar Balasagun'u zaptettiler ve "İlig-i Türkmen" unvanını İbrahim'e bıraktılar. Doğu Karahanlıların başkenti ise Kaşgar oldu.
Kara- Hıtaylar İbrahim'i isyan eden Karluklar üzerine gönderdiler (1158) ve o muhtemelen bu savaşların birinde şehit düştü. Onun Arslan Han unvanını taşıyan iki halefi oğlu II. Muhammet ve torunu Ebu'l-Muzaffer Yusuf (Şubat- Mart 1205) idi. Doğu Karahanlıların, Kara-Hıtayların yanında rehin olarak bulunan, son temsilcisi Ebu'l Feth Muhammet b. Yusuf ise Kaşgar'a dönerken, bu şehre ulaşmadan çıkan bir isyan sonucu öldürülmüştür (1210-11).
Batı Karahanlı Devleti
Karahanlı Devleti ikiye bölündüğü sırada Batı Karahanlıların ilk büyük kağanı olan I. Muhammed b. Nasr Özkent'te oturmuş ve muhtemelen 1052-53 ylı civarında ölmüştür. Ona kardeşi Ebu İshak I.İbrahim halef oldu ve Özkent'e gitmeyerek Semerkant'ta oturdu. Bu suretle Batı Karahanlıların başkenti Semerkant oldu. İbrahim, devletini ideal bir hükümdar olarak idare etmiştir. Doğu Karahanlılardan Şaş, İlag gibi hudut şehirleri ile Fergana'nın bir kısmını aldı. Buna mukabil Seçuklu Sultanı Alp Arslan (1064-1072), Karahanlılar sahasına akınlara başlamıştı.
İbrahim'in bu durumu Abbasi Halifesine şikayeti bir sonuç vermedi. Yerine oğlu Şems'ül-Mülk I. Nasr (1068-1080) geçti. Ona karşı hanedanın başka bir azası isyan etti. Bu fırsattan yararlanan Doğu Karahanlılar I. İbrahim'in zaptettiği yerleri geri almaya çalıştılar. Neticede bir barış yapıldı. Sultan Alp Arslanı Maveraünnehr seferi, kendisinin ölümü sebebiyle tamamlanamadı (1072).
Nasr onun ölümünden yararlanarak Tirmiz'i zaptetti. (Aralık 1072) ve Belh'e kadar ilerleyerek bu şehri yağmaladı. Selçuklu Sultanı Melikşah Karahanlılara karşılık vermek için harekete geçti. Tirmiz'i aldıktan sonra Semerkant'a ilerledi. Nasr karşı koyamayacağını anlayınca Selçuklu veziri Nizam'ül Mülk aracılığı ile barış istedi Sultan Melikşah onu affetti, hatta iki hanedan arasında akrabalık tesis edildi. Nasr'a kardeşi EbuŞuca el-Hızr halef oldu (1080).
Daha sonra, el-Hızr'ın yerine oğlu Ahmet (1081-89) geçti. Ahmet ile anlaşmazlığa düşen ulema Sultan Melikşah'tan yardım istediler. Melikşah Semerkant'ı zaptederek, Ahmet Hanı esir aldı ve beraberinde İsfehan'a götürdü (1088-89). Ancak Selçuklu hakimiyetine karşı çıkan isyan sonucu Melikşah bir kere daha Maveraünnehr seferine çıkmak zorunda kaldı (1090). Bu sefer dönüşü Melikşah, Ahmed'i yurduna iade etti. Böylece Karahanlılar Selçuklu Devletine bağlanmış oldu. Tekrar devletin başına geçen Ahmet ulema tarfından zındıkılıkla itham edilerek, açık bir muhakemeden sonra idam edildi (1095). Onun yerine tahta I.Mesud b. Muhammed geçirildi.
Onun saltanat devri hakkında hiçbir bilgi yoktur.Bundan sonra Selçuklu Sultanı Berkyaruk, Batı Karahanlılar tahtına arka arkaya üç hükümdar tayin etti. Bunlardan üçüncüsü Cibrail b. Ömer (Harun), Selçukluların fetret devrinden istifade ederek Horasan'ı ele geçirmek istedi, fakat bu sırada Horasan valisi bulunan Sencer Tirmiz için yapılan savaşı kazanmış ve esir düşen Kadır Han Cibrail idam edilmiştir (22 Mayıs 1102). Kazandığı bu zaferden sonra Sencer'de Maveraünnehr'i yeniden teşkilatlandırdı.
Yeğeni Arslan Han II. Muhammet b. Süleyman (1102-1129)'ı büyük kağan unvanı ile Semerkant'ta tahta çıkardı. Arslan Han Muhammed'in bastırdığı paralardan Sencer'in ismi geçmektedir. Sencer ayrıca Buhara Hanefilerinin başına da "el- Sadr" unvanıyla diğer eniştesi Abdülaziz b. Maza'yı getirdi. Sencer bu suretle Karahanlı hanedanı ile ulema arasındaki mücadeleyi önlemek istemişti.
II. Muhammet, saltanatı sırasında Ömer Han ve el-Hasan b. Ali adlarındaki hanedan azlarını isyanlarını Sencer'in yardımı ile bastırabildi. Hasan b. Ali 1109'da Nahşeb'de hezimete uğratıldı. Muhammed henüz İslan dinini kabul etmemmiş Türklere de akınlar yapmıştır. Bir isyan neticesi Selçuklu Sultanı Sencer'i yardıma çağırmış, fakat isyanın bastırılması üzerine Sencer'e gelmemesi için haber yollamıştı.Bu Sencer'in kızmasına ve bir anlaşmazlığa sebep oldu. Sencer Semerkand'ı zaptederek Muhammed'i esir aldı. Muhammet 1132'de Merv'de öldü.Oğlu II: Ahmed bir süre Sencer'e karşı direndi.
Sencer Batı Karahanlılar tahtına ardı ardına üç hükümdar tayin etti. Bunlardan sonuncusu II:Mahmud b. Muhammed (1132-41), Kara-Hıtaylar ile Hıcent yakınında yaptığı savaşı kaybederek Semerkand'a kaçtı (1137). Daha sonra Karluklular ile arasında anlaşmazlık çıktı. O, Sultan Sencer'den yardım isterken, Karluklar da Kara-Hıtaylara başvurdular. Sencer ve Mahmud 9 Eylül 1141'de Katvan sahrasında Kara-Hıtaylara yenildiler. Daha sonra Kara-Hıtayların himayeleri altında Mahmud'un kardeşi III.İbrahim kağan oldu. İbrahim, Karluklar ile yaptığı Kallabaz Savaşında öldürüldü (1156).
II. Mahmud ise bir süre Horasan'da hüküm sürdü. Hatta Oğuzlar Sultan Sencer'in ölümünden (1157) sonra ona hükümdarlık teklif ettiler. Mahmud önce oğlu Muhammed'i gönderdi, fakat bir süre sonra Oğuzların hükümdarı oldu. Sencer'in kumandanlarından Nişabur valisi Mueyyed ed-Devle Ay-Aba da Horasan'ı ele geçirmek arzusunda idi. O bu maksatla giriştiği mücadelede Mahmut ve oğlu Muhammed'i esir etti ve gözlerine mil çektirdi (Ağustos 1162). Ertesi yıl baba-oğul hapiste öldüler. Onların ölümü ile Karahanlıların Batı kolu da sona ermiş oldu.
Bundan sonra hakimiyet Ali Tegin ailesine geçti ve Ali b. Hasan, III. İbrahim'e halef oldu. Ali Karluklarla başarı ile mücadele ederek, onların reisi Yabgu Han'ı öldürdü. 1158'de Karlukluların tarafında Harezmşah İl-Arslan (1156-1172)'ın bulunduğu müttefiklerle Buhara civarında karşılaştı ise de, savaş olmadan iki taraf anlaştı. Daha sonra Ali'nin yerine kardeşi Ebu'l Muzaffer II. Mesut geçti (1161). II. Mesut memleketteki karışıklığı önledi, Karluk ve Oğuzlar ile mücadele etti. Onun 1178'de ölümünden sonra Batı Karahanlıların başında IV.İbrahim b. el-Hüseyn'i görüyoruz, yerine oğlu I.Osman geçti (1204). Osman iyi ve tedbirli bir hükümdar olarak görünüyor. Önce Kara-Hıtaylara tabi idi, buna rağmen Müslüman Gurluların onlar tarafından yok edilmesini engellemiş ve barış için aracı olmuştur. Kara-Hıtay hükümdarı Gur Han'ın kızını kendisine vermemesi üzerine Osman, Harezmşah Muhammed adına hutbe okutup, para bastırarak ona tabi oldu.
Daha sonra Kara-Hıtaylar Harezmşah'ı mağlup ettiler (1207). Fakat Osman affa uğradı, hatta Gur Han'ın kızıyla evlendi (1210). Osman'ın Kara-Hıtaylara tabiliği çok kısa sürdü ve Harezmşah Muhammet ile anlaştı. Bu kez onun kızıyla evlendi adet gereğince bir yıl Harezm'de kaldı. Osman Semerkand'a döndüğü zaman, Harezmşahlardan ayrılarak Kara-Hıtaylara yaklaştı. Bunun sebebi onun yokluğu sırasında Harezmlilerin Semerand halkına kötü davranması idi.
Onun Harezmlileri öldürmesi üzerine Muhammed harekete geçti, Semerkand'ı aldıktan sonra Osman'ı esir etti. Hakarete uğrayan Harezmlili karısını teşviki neticesinde Osman katledildi (1212). Onun öldürülmesi üzerine Batı Karahanlılar Devleti sona ermiş oldu.
Fergana Kaganlığı
Kara-Hıtay istilasından sonra (1141), Fergana bölgesinde başkent Özkent olmak üzere müstakil bir karahanlı Devleti meydana gelmiştir. Bu devletin hükümdarları Tuğrul Kara Hakan ünvanı taşımışlardır. Onların bu ünvanlarında Türk kelimesinin de kullanıldığını görüyoruz. Karahanlıların bu kolu muhtemelen 1211 yılında sona ermiştir.
Kültür ve Sanat
Karahanlılar devrinde Türkler arasında geniş bir ilim ve kültür faaliyeti mevcuttu. Bu devletin hakim olduğu bölgeler eski kültür sahalarının içinde bulunuyordu. Batı Karahanlılar İran-İslam kültürünün, doğu Karahanlılar ise Çin ve Uygur kültürlerinin tesiri altında idi.
Bütün bunlara rağmen Karahanlılar devrinde sadece İslam kültürü gelişmekle kalmamış, özellikle Doğu Karahanlılar'ın hakimiyeti altındaki bölgelerde Türk kültürünün bir Karahanlı devri yaratılmış, Türkçe edebi bir dil olmuş ve ilk defa bir Türk-İslam edebiyatı meydana gelmiştir. Bu edebiyat Uygur ve Arap harfleri ile yazılmıştı. Diğer taraftan Karahanlılar, Gazneli ve öteki devlet sultanlarına Uygur harfleri ile Türkçe yazmışlardır. Bu yazışmaları idare eden memurlara Türkçe "Alımga" denmekteydi.
Doğu Karahanlılar zamanında Kaşgar şehri, bir kültür ve dini merkez olarak gelişmişti. İşte o sırada bir çok Türkçe eserler yazıldığı muhakkaktır. O zamandan kalan başlıca eser 1069/1070 yılında Yusuf Has Hacib tarafından yazılmış olan "Kutadgu Bilig"dir. Bu eser İslam devrinin Uygur ve Arap harfleri ile Türk dilinde yazılmış en eski abidesidir ve ideal devlet idare sisteminin ne olduğundan bahsetmektedir.
Yine bu devredeki başka bir alim Ebu'l-Füuth Abdulgafir b. El-Hüseyin el-Almai, (ölümü 1096) bugüne kadar ulaşmayan "Tarih-i Kaşgar" adlı bir eser yazmıştır.
Öte taraftan Mahmud el-Kaşgari'nin eseri olan "Divan-ı Lugat it-Türk" de 1073-1077 yıllarında Bağdad'da yazılmış olmasına rağmen muhtemelen bu kültür çevresinin bir ürünüdür.
Muhtemelen Doğu Karahanlı büyük kağanı Muhammed b. Yusuf Kadir Han'ın torunu olan Kaşgarlı Mahmud bu eserinde, Bizans hududundan Çin hududuna kadar muhtelif Türk kabilelerinin lehçelerinden örnekler vermiş, Türk ilinin coğrafyasına, Türk iktisadi ve sosyal hayatına ve inançlarına ait değerli bilgiler bırakmıştır. Ayrıca eserinde bize ulaşmayan edebi eserlerden, eski destan ve halk edebiyatından örnekler vermiştir.
İmar Faaliyetleri
Karahanlılar devri imar faaliyetleri bakımından da parlak geçmiş bir çok saraylar, camiler, medreseler, köprüler, kervansaraylar yapılmıştır. Camiler önce ker****ten, sonraları ker**** ve tuğladan ve nihayet sadece tuğladan yapılmışlardı. II. Muhammed b. Süleyman devrinde (1102-1130) Buhara'da büyük bir imar faaliyeti başlamış.
Bu dönemde yaptırılan camilerin bugün sadece minareleri ayakta kalmıştır. Nitekim Karahanlıların mimariye getirdikleri en büyük yenilik bu abidevi minarelerdir. Aynı şekilde türbe mimarisinde de gelişmeler görülmüştür. Süsleme örneklerinden başka abidevi ölçülerde yapılan kapılar birer büyük sanat eseri olarak dikkati çekmektedirler.
Karahanlılar döneminde yaptırılan kervansaraylar daha sonra dönemleri önemli ölçüde etkilemiştir.Karahanlılar, Budist Uygurlara ve diğer İslam dışı unsurlara karşı İslami korumak ve yaymak için mücadele etmişlerdi. Ayrıca İslami unsurları kendi geleneklerine uydurarak bir Türk-İslam kültür ve medeniyetinin temsilcileri olmuşlardı.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment